Kafasında bir tiyatro sahnesi kurmuş, sahnedeyse kendisi var. Hiç kimseye kaptırmadığı başrolü yanına yardımcı oyuncular çağırıyor geçmişinden. Bunu hep yapıyor – acı vereceğini bilse de yapıyor, bazen de acı vermesi için yapıyor.
* * *
“Boşuna çalışma,” diyor adam; “sen ne kadar uğraşırsan uğraş İstanbul’u kazanamayacaksın. İtiraf et kendine yavrum, onlar kadar zeki değilsin, olamayacaksın…”
İÇİNDEN: “Gerizekalı olduğumu, onlardan daha iyi olmadığımı yüzüme vuruyor. O da biliyor. Kendime inanmıyorken, o bana neden inansın? Tabii ki kazanamayacağım; tabii ki bu tımarhanede, Adana’da, hapsolacağım; duyacağım: gay, top, ibne, nonoş…”
DIŞINDAN: “Bilmem, elimden gelenin en iyisini yapayım da…”
Yaptı. Gece yarısı yatıyorken sabahlara kadar uyumamaya başladı. Başardı. İnternet kafede haberi aldıktan sonra hayatındaki herkese sarıldı, bir tek babasının kolları boş kaldı, bir tek onunla kutlamadı.
* * *
3 aydır görmemiş sevgilisini; kollarını açmış - koynunu ardından… “Çok kilo almışsın,” diyor Çocuk, suratında tiksintiyle, “göbeğin gerçekten çok kötü görünüyor, kilo versene?”
İÇİNDEN: “İğrenç göründüğünü biliyordun – biliyorsun. Niye şaşırıyorsun? Şişmansın, kocamansın, obez olacaksın, karnın o kadar büyük ki sevgilinin bile midesi bulanıyor senden, suratın patates gibi. Böyleyken seni neden beğensin? Neden istesin?”
DIŞINDAN: “Aslında o kadar da almadım… Ama biliyorum, kötü görünüyor; bir şeyler ayarlarım, söz!”
Ayarladı. O akşam kustu yediklerini. Ertesi gün kendini aç bıraktı. 8 kilo verdi ardından. Ayrıldıklarında 10 kilo aldı. 6 kilo verdi sonra bir başka ölüm diyetiyle, ardından 9 kilo geldi. Ekstra küçük kilolar biriktikçe birikti. Her bir yağ parçası midesini bulandırıyor şimdi, iskelet gibi olmak istiyor, iskelet gibi olanlara özeniyor.
* * *
“Senden önce hiçbir erkekle birlikte olmayı denememiştim, şimdi o kadar hoşuma gidiyor ki bu durum, yolda yürürken kızlar yerine erkeklere bakar oldum… denesek mi?”
DIŞINDAN: “Paylaşabilecek misin ki beni?”
İÇİNDEN: “BENİ BIRAKACAK! Benden ayrılacak. Çünkü artık ona yetemiyorum. Tek bir kişiyle neden yetinsin ki? Ne yapabilirim gitmemesi için? İstediği şeyi vermeli miyim? Grup seksi kabul etmeli miyim?”
Etti. İlk denediklerinde sevgilisi 3.ye dokunduğunda ağlamaya başladı. Yapamadılar. Bir koca sene geçti ardından. Bir kere daha denediklerinde 3.ye kendisi dokundu bu sefer; dokundu ve sevdi onu. Yatak oyunları fazlaydı o günlerde onun için, bedenini paylaştığında duyguları aşka yoğruluyordu.
* * *
“Seni aldattım,” dedi İtalyan, “hiçbir şey olmayacağına söz verdiğim eski sevgilimle, üstelik bir kere değil, daha fazla; gözlerine baka baka yalan söyledim… Özür dilerim.”
DIŞINDAN: “…”
İÇİNDEN: “Neden yetemedim ki? Bende eksik olan ne var? Eski erkek arkadaşı benden daha mı yakışıklı? Yatakta daha mı iyi? Eski sevgilisi onu aldatmadı mı? Yalanlar söylemedi mi? Tartıştıklarında yumruklamadı mı? Ama üzgün görünüyor, affetmeli miyim? Güvenmeli miyim?“
Güvendi ve affetti. Bir kere daha aldatıldı ardından; yine güvendi, yine affetti. Ardından bir kere daha. Siktiri çekti bu sefer, ama yıkıldı ardından, hala da kalkamadı; onu sahnede yerde sürünürken görebilirsiniz şimdi.
Hepimiz yaralıyoruz birilerini, birileri yaralıyor bizleri. Herkes herkesi acıyla büyütüyor çünkü, pembe dünyalarda kimse büyüyemiyor.
Yukarda yazdıklarım ve fazlası, bugüne kadar kafamı sürekli yoran şeyler; geçmişten karakterler çıkarıp onları konuşturmak; o anları tekrar ve tekrar yaşamak…
Kendimi sevmeye başlamak istiyorsam, tiyatromu kapatmam gerektiğini fark ettim. Bunun üzerine düşünüyordum kaç gündür… Buraya yazdım, “kustum” ve terk ettim.
Bu oyunun farklı bir versiyonu var bir de; o karakterlerle gelecekte karşılaşmamın planlarını yaptığım bir oyun; tiyatro değil de, sinema sahnesi bu sefer... Ben ne söyleyeceğim, onlar ne söyleyecek; nasıl giyineceğim, nasıl davranacağım ve dahası…
Her şey daha güzel olacak, biliyorum. Sadece zamana ihtiyacım var; kendimi dinlemeye, meditasyon yapmaya devam etmeye, acıdan kaçarak değil acıyı yaşayarak büyümeye…
Olacak, olacak…
Not: Kapanmadan önce, sinemamıza da bekleriz.
- - -
Şarkı: Gayngs - The Gaudy Side of Town