30 Haziran 2009 Salı

Kapıyı Açacak Olduktan Sonra, Kilitler Ne İşe Yarar?

Dört bir yanımı saran, dört bir yanımdan çekiştiren acıları bir odaya kapattım önce, kilit vurdum üstlerine. Sonra, bana artık bir kaç beden büyük gelen mutsuzluklarımı soyundum, buruşturdum elimde, fırlatıp attım hepsini. İçimde gözyaşı döken tüm benlikleri sevdim, susturdum; ne varsa ruhumda geçmişi özleyen, hepsini gelecek düşleriyle avuttum.

Sardım yaralarımı tek tek, kapandı kesiklerim, dindi sancılarım...

Barıştım tarihlerle; geçmişle, anılarla...

Ve bir kokuydu burnumda tüten aylardır, öyle ki, dayanıp bir boyunun sıcaklığına, sadece bir bedenin kokusunu değil, o bedeni içime çekmeyi isterken, vazgeçtim beni benden alan o tenin sahibinden, O’nun yerine, bir mola verip Rıhtım’da, Boğaz’ı kokladım var gücümle...

Sonra fark ettim, O kokuyordu İstanbul...

Aylarını süsleyen gelecek düşlerinde, İstanbul’da “memleketin” tüm kınayan gözlerinden uzakta birlikte yaşamayı hayal eden iki erkek vardı geçmiş zamanın herhangi bir diliminde; sonra paramparça oldu o dilim, yüreklerini nasıl çizdiyse zaman kesikleri, düşlenen tüm o rüyaları da kırdı geçti, tuz etti, buz etti.

Onsuz aylarını süsleyen gelecek düşlerinde, İstanbul’da, ”memleketin” kınayan gözlerinden uzakta, Çocukla yaşamayı hayal eden, Çocuktan daha çocuk, Çocuksuz ölü bir Onur vardı, geçmiş zamanın bir başka diliminde; uyutmuştum ben onu, derin uykulara yatırmışım ninnilerle; uyusun diye sallarken, dizlerimi kanatmıştım, kırmıştım dizlerimi, uyumazken o bir türlü...

Arındım, temizlendim sanıyordum; öyleyse neden ellerim titredi telefonu kapatırken; neden, sadece tek bir an, gitmek istemedim, terk etmek istemedim İstanbul’u; neden aylardır hayalini kurduğum o Avrupa ülkeleri, birden bunca önemsiz göründü gözüme?

Neden sonra durulduğumu hissettim tekrar? Neden sonra kızdım kendime? Neden bana aşık başka bir erkeğe anlattım tüm bunları? Neden onu üzdüm? Neden kendimi üzdüm?

Hayatım koskoca bir kısır döngü sanki; ben hep yaralanan ve yaralayan Onur; hep iyileşip tekrar düşen Onur; düşerken kendini korumak için ellerini yüzüne siper etmeyen Onur, belki de acıyı isteyen, arzulayan Onur. Acısız eksik Onur. Mazoşist Onur.

Sıkıyorum yumruğumu, bir yere geçirmek için değil; tırnaklarım batsın diye tenime, uyarsın beni diye, anlatsın diye neyin yanlış neyin doğru olduğunu, benim kendi kendime gelin güvey olduğumu...

Gidiyorum 19 Ağustos’ta. Biliyorum ki her vedam içten, her vedam umut dolu olacak, mutlu olacak; ve yine biliyorum ki, tek bir tanesi, diğerlerinin aksine, yalandan olacak.

5 Haziran 2009 Cuma

Kapatmam ki ben bu blogu! :)

Uzun zamandır yazmıyorum buraya bir şeyler; aslında şu anda yaptığım da ufak bir açıklama olacak sadece :)

Önce biraz zaman verdim kendime, kabuğuma çekileyim, dinleneyim, kelimelerim biriksin, sakinleşsinler/sakinleşeyim diye...

Şimdilerde yazmayı, eskiden geçirebildiğim kadar uzun süreyi burada geçirmeyi çok istiyorum ama; mühendislikte 3. sınıfın 2. dönemindeyim.... Yani, okulumun kapanmasına daha 3 hafta var ve ben bu süre içerisinde 4 proje teslim edeceğim, 4 raporu olacak bu projelerin, 4 de sunumu; ayrıca 1 vizem, 1 quizim var; 2 de ödevim. Ha unutmadan, 6 tane de finalim!!! :)

Bloga ya da arkadaşlarıma vakti bırakın; kendime bile zaman ayıramıyorum doğru düzgün. Bu zamansızlığa ve dolayısıyla bunalmaya stres patlamasıyla ortaya çıktığını düşündüğüm dudağımın muhtelif yerlerindeki 6 adet uçuk eşlik ediyor. Yani yaratık gibiyim. Bir de masa başında, ekran karşısında otur otur kilo da aldım. Bir de belim ağrıyor son günlerde ve korkuyorum bu şansla bi de fıtık olurum diye...

Bir de 2 milyar bulup canon EOS450d alıp fotoğraf çekmek istiyorum çılgınlar gibi. Sloganları "you can canon" adamların. I can't canon tamam mı?

Çok dünyevi problemlerim var farkındayım. Ama artık dünyam olan "odam" bu kadar şeye endişe etmeme izin veriyor şimdilik. Hatta en son domuz gribinde kaldım ben gündem maddesi olarak. Bi de uçak düştü onu biliyorum...

Velhasıl kelam; 29 hazirandan sonra buradayım. Özleyin beni tamam mı? Bi de küsmeyin okumuyorum falan diye, bırakmayın izlemeyi sebep sadece susmamsa; herkesin bir süre susmaya ihtiyacı olabilir sonuçta :)

Sevgiler, saygılar, kocaman öpücükler!

ilgi & şefkat isteyen feanorcuğunuz... :)