17 Mart 2009 Salı

'Adam' ve 'O'


Açtı Adam’a kapıyı, buyur etti, sustu.

Güldü Adam odasına girdiklerinde. İçi acıdı O’nun. Sustu.

Elini tuttu Adam. Yumruk yapıp sıktığı, tırnaklarını avuç içine batırdığı elinin parmakları içten dışa büküldü bir bir, kırıldılar. Sustu.

Kollarını okşadı parmak uçlarıyla Adam. Çıktı kolları yerlerinden, sallandılar havada bedensizce. Sustu.

Saçlarına dokundu Adam. Berrak düşleri boz bulanık düşüşler oldu; düşünemedi ardından, sustu.

Yanağına bir öpücük kondurdu Adam. Ayrıldı yüzünden, düştü tüm maskeleri; yere çarptılar, un ufak oldular, yok oldular. Sustu.

Adam “Yan!” dedi sonra. Bir an baktı Adam’a itiraz edecekmiş gibi, etmedi. Ardından alev aldı elleri, ateş yayıldı vücuduna; saçları yandı, gözleri eridi; kararmaya başladı bedeni. Adam umursamadı; sadistçe bir haz alarak izledi O’nun yerde umutsuzca debelenişini; O ise can cekişti yerde. Ama sessizdi; dudaklarını bağırmak için aralamadı bile. Boyun eğdi Adam’a, sustu.

Öldükten çok sonra bile, yandı ve yandı yerde; ardında kendine dair hiçbir şey bırakmayana dek alev alev yandı.

Bir kül yığınından ibaretti artık O. Savrulup gidebilirdi, dağılabilirdi dünyanın uçsuz bucaksız köşelerine. Vücutsuz, duygusuz; görülmeyecek izler bırakıp terk eyleyebilirdi diyarı. İsterdi de. Ama izin vermedi Adam. Bırakıp gidebilirdi, gitmeliydi… Gitmedi.

“Doğ!” dedi Adam. Küller kıpırdadı; köz oldu küller, yandılar ve de tekrar; alevler içinde bir bedenin ayakları oluştu önce; gövdesi ardından, kolları ve kafası sonrasında. Alevler söndü, kara etten taze etler doğdu; bir anka kuşu da olabilirmiş bazen insanoğlu.

Ne zaman ki bir ağzı ve dili oldu O’nun; bağırdı bu defa. Kendini tırmalaya tırmalaya, parkeyi yumruklayıp kendini kanata kanata bağırdı. İki büklüm oldu Adam’ın önünde, taptaze bedeniyle… Ve sanki bu dünyada son bir kez sesini duyurabilecekmiş gibi bağırdı; susmayacakmış gibi bağırdı, her şeyi susturacak kadar bağırdı; geceye kendini dinletecek kadar bağırdı.

Kulaklarını tıkadı Adam. O, susmadı; ne daha çok, ne daha az; sesinde hep aynı acının tınısı, haykırdı. Camlar patladı ikisinin üstüne, kesti ikisinin de bedenlerini… Adam kaçtı ardına bakmadan; parkeye pis kanını akıta akıta.

Adamın kaçışından çok sonra bile, O, küllerinden doğduğu yerde; artık fısıltı halini almış sesiyle çığlık atmaya çalışmaktaydı...

20 yorum:

LoLLa dedi ki...

"artık fısıltı halini almış sesiyle çığlık atmaya çalışmaktaydı... "

:'(

aglamicam artik :s :'(((

feanor dedi ki...

//LoLLa: ağlama...

ya da rahatlatacaksa... ağla. yumrukla bir yerleri; kır, dök, parçala...

yaptım, iyi geliyor.

Evren dedi ki...

zordur küllerinden doğmak, zordur doğduktan sonra ilk çığlığı atmak...

Adsız dedi ki...

Sesinin çıktığı o son noktada başlar sakin bir sessizlik...

Damlo dedi ki...

ağlayabilmek özgürlüktür ;)

beenmaya dedi ki...

çok sevdim ben bu yazıyı çok...

feanor dedi ki...

//evren: zor, çok zor gerçekten de..

//lilium: başlasın bir an önce!

feanor dedi ki...

//eğreltim: :)

//beenmaya: sağol bi' tanem...

kelebenk dedi ki...

"0" küllerinden yeniden doğdu. "O" küllerinden daha güçlü oluştu.
o yan diyene boyun eğen "O" yanmasına gerek kalmadan kurtulabildi acısından. yeniden acı çekerek olsa da.

Böcek dedi ki...

çığlıkları da susuyordu yeniden doğmuştu ama ağlamaları susmaları olmuştu.yada susmaları ağlamaları..
sus nolur sus!

feanor dedi ki...

//kelebenk: daha güçlü müyüm bilmiyorum ki...

//böcek: gelir onun da vakti :)

Arzu Eylem dedi ki...

Sessizliğin çığlığa, çığlığın yeniden sese dönüştüğü yerde;
Küllerinden yeniden doğmuş olan bu ruhun daha da özgürleşmesini dilerim... Bir adamın sözüyle yanıp, acımasın diye... Kendi yangınlarını kendi yaratsın, kendi küllerinden yine kendisi doğsun diye...
Güzel yazmışsın maskotum benim:)

feanor dedi ki...

//Arzu: sağol.. çok sağol!

Brajeshwari dedi ki...

Susmak ve teslim olmak, aslında ne çok sey anlatmışsın Feanor'um.. İnsan yeniden doğmak için kül olmayı beklemiyor, kendi yakıyor ateşini...Ateşle temizleniyor belki de..Başkalarında doğmak yerine...

Harikaydı..

feanor dedi ki...

//brajeshwari'm: başkalarında doğmayı değil, "başkasında" doğmayı istiyor belki de.
Bu yüzden nasıl yanacağını bildiği ateşlerle yanıyor, yan diyen kim olursa olsun, alevler aynı yürekten çıkıyor çünkü.
Beni temizler mi bu ateş? Bilmiyorum.
Umuyorum.

Zenciörgüsu dedi ki...

e tamam artık okuduk bunu..başka post isteriz..

feanor dedi ki...

//nostatic: gelir yenisi de :) yavaş yazıyorum ben. :)

monochromatic dedi ki...

Sonundaki derin sessizlk daha rahatsız edici..

Boskafa dedi ki...

En zoruda yeniden doğmadan önce,dolunayın son evresi hilal gibi karanlığa hapsolmak;karanlığı görmeden dolunay olamazsın ki!!

feanor dedi ki...

//monochromatic: biliyorum...

//Xeno: Haklısın sanırım... Ben de öyle umut ediyorum.