24 Mart 2009 Salı

Bütün Bir Çocuk, Paramparça Bir Feanor.


Duydu ki, ilk defa aşık olduğunu söylüyormuş şimdilerde Çocuk. İlk önce, bir şeyler öldü içinde. Anlayamadı, yediremedi, konduramadı.

Ardından onlarca ayı düşündü birlikte geçirdikleri… Gökova’da kaldırıma oturup hangisi olduğunu hatırlayamadığı ay dönümlerinde yedikleri kalpli pastayı, Ölüdeniz'de suyun altına dalıp birbirlerinin dudaklarına kondurdukları kaçamak öpüşleri, onu yemeğe çıkardığı boğaz manzaralı bistroyu, ilk yıl dönümünde hazırladığı sekiz dakikalık filmi, Bulutsuzluk Özlemi konserinde çığlık çığlığa şarkı söyleyişlerini, ileride oturacakları evin planını çizdikleri kağıdı, bir kere daha gitmeden duramayacakları Olympos’u; gülüşlerini, çocuksuluklarını, sevişmelerini, ağlayışlarını… düşündü.

Her şey, hepsi, ikisi… mükemmeldi.

Neden o zaman? Ne farklıydı? Ne özeldi? Sevgide ne eksikti, ne fazlaydı?

Sonra o fotoğrafları gördü. Gördü, kızın dudağının yanağına değdiği an Çocuğun, bir zamanlar kendi için de yaptığı gibi, gözlerini hazdan nasıl da kısıp gülümsediğini; gördü, kollarını boynuna dolamış o kızı belinden kavrayıp nasıl dans ettiğini; gördü, tüm arkadaşlarıyla tanıştırdığını Çocuğun kızı, nasıl hep birlikte eğlendiklerini, oradan oraya, grup halinde nasıl koşuşturduklarını; gördü, Çocuğun annesinin gülümseyen yüzünü, kızı çağırdıkları ev yemeğinde, oğlu tutarken kızın ellerinden, oğluna ve “kızına” nasıl da gururla baktığını…

Anladı sonra, fark etti. Düşler, anımsamalar, zahiri görüntüleriymiş meğer hayatına tuttuğu şekli bozuk aynanın. Gerçeği gördü ardından… 2 sene boyunca kuytu köşe yaşadıkları saklı aşkı, çanta altından el ele tutuşmaya çalışışları, balkondan “Utanmıyor musunuz lan ibneler!!” diye yırtınan teyzeyi, ailesinin yanındayken her gerilişini Çocuğun, çevresindekilere yalan söylemek zorunda kalışını, “Oya’yı” tanıştırmamak için ürettiği tonlarca bahaneyi, eli eline değdiğinde Nevizade’de, suratlarına çevrilen onlarca bakışı; yokluğu, hiçliği, olamayışları…

Ve ardından, çocuğun şimdi içinde bulunduğu o ferah ovadaki refahını. “İşte bu benim sevgilim” diyebilişini, sevdiği insanla herkesin gözü önünde dans edebilişini; bunun verdiği keyfi, öpüşmenin verdiği hazzı; varlığı, hepliği, oluşları…

Ne eksik olabilirdi ki; ne fazlalık yapardı, fazla olmaya yeterdi, yetebilirdi?

Eline bir tükenmez kalem aldı sonra. Geçmişini değil, seneler sonra, kendini karalamaya başladı bir kere daha ardından. Paramparça oldu derisi, paramparça etti hayatını; geçti üstünden renklerin tek tek, katran karasına boyadı kalbini…

Bunca zaman sonra, ilk defa kendisinden nefret etti sonsuzca. Olduğu “şeyden”, görüldüğü “şeyden”, anıldığı “şeyden”, sanıldığı “şeyden”, kendi kendini sandığı “şeyden”.

“Şey”di o. O’nun gözünde, Onlar’ın gözünde, Sen’in gözünde, Çocuğun gözünde, Çocuğun Annesi’nin gözünde; ve bir kere daha kendi gözünde.

Ağladı ve sustu “şey”; sustu ve ağladı sonra. Ne zaman ki, yetmedi alkol anlatmaya, dökmeye tüm o zehri; zamansız uykularda boğuldu, boğdu kendini.

Canımı yaktın çocuk, paramparça ettin beni.
Beni en çok acıtan şeyse; bunları benim farkımda bile olmadan yapmandır belki…

20 yorum:

LoLLa dedi ki...

"Canımı yaktın çocuk, paramparça ettin beni.."

haddim olmayarak kendi kuyruk acıma dair biraz da en cok.

'öldürdün beni be adam. .
öyle ki sen yoktun ama ben zaten öldüm..'

:'(

POSTACI dedi ki...

Koşullar bizden daha güçlü demişti.. Geçer.

Adsız dedi ki...

o kadar şey varken bizi paramparça etmek isteyen bari sen kendini parçalama adam.
her yenilişinde ve her düşüşünde kalakabileceğine inanmazsan,uzanan eller hiçbir anlam ifade etmez senin için.
üzülme adam.çünkü üzülmek ile kazabileceğin hiç bir şey yok.
kendini sev ve büyü adam.inan yarının her zaman güzel şeyler getireceğine.
inan adam.inan.

ben can.sadece bir çocuk

beenmaya dedi ki...

:(((

Boskafa dedi ki...

Aşk görme bozukluğudur...Gerçek ''o'' ile hayal ettiğin ''o'' arasındaki farkı anlayınca aşk biter,ve malesef acı olur dönüşler...Hep birşeyler götürür içindeki boşlukları doldurmaya çalışırsın ama yok o senden götürür hep...

ESRİK dedi ki...

Canım,

"şey" dediğin her ne ise onu kendine kondurma. "şey" o çocuk aslında. Sana sevdasında korkaksa diğerine sevdasında da korkaktır bunu unutma. Diğerini de paramparça eder bunu da unutma.

Bazen hayat böyledir. Birileri hep paramparça etmek üzerine kurguludur ve bu kurgunun senle, onla alakası yoktur. Öyle düşün ve devam et.

Yine de söyle bana, neredeyse döveyim onu:)

Evren dedi ki...

Şey o olmuyor mu bu durumda... sense; seven, sahiplenen, özenen, yaşayan, inkar etmeyen yürek olmuyor musun? Bence sen herşey oluyorsun, o ise hiçbirşey...

feanor dedi ki...

şey.. ben affınıza sığınarak, ilk defa böyle bir şey yaptığımı da belirterek, toplu cevap vermek istiyorum şu an. Çünkü tek tek herkese yorum yaparsam, bugün en dibin 5 cm yukarısına çıkabilmişken yine kötü olurum gibi geliyor..

Aslında yoruma yorumdan çok, bir açıklama olacak bu.

Çocuk, mutlu, anladığım kadarıyla çok mutlu. Zaten o kendinden/olduğu şeyden/hissettiklerinden kaçmadı; biseksüeldi, yani zaten istediği şeylerden biri de buydu, o yüzden bu kadar mutlu.

Beni kötü yapan, tekrar aşık olması değil, aşkı bulması oldu belki en önce. Sonra, neden aşkı bulduğunu anlamış olmam belki de.

Daha blogu açalı çok olmadı ama, önceki yazılarımı okuyanlar bilir benim neredeyse tüm depresif yazılarımın Çocuk koktuğunu. Ama onun kötülüğünü ben istemedim ki hiç. Evet, çok kıskandım, o da beni çok kıskandı; ama kötü şeyler düşünmedik hiç, sinir halinde kötü konuşsak da birbirimize...

Çocuk aşık olsun, sevsin, sevilsin; mutlu olsun. Ben çok değer veriyorum ona, biliyorum ki o da bana çok değer veriyor; yaptıklarının hiçbirini benim canımı yakmak için yapmıyor, istemez çünkü ben üzüleyim, bu kadar ağlayayım.

Üzüldüm, çünkü veremediklerimi, yaşatamadıklarımı gördüm. Belki de Türkiye'de kaldığım müddetçe, yaşayamayacaklarımı ve de.

Ve bilmemkaç senedir kendimle ciddi anlamda barışmışken, bir blogmania'ya gidip, İstanbuldaki beni hiç görmemiş bloggerlara işte bu benim deme cesaretine sahip olabilmişken; tekrar olduğum şeye küsmek, kendimi bu yüzden yaralamak koydu belki de bu kadar.

Kötü olmayacağım dedim de, oldum yine. Ama geçer, geçiyor biliyorum çünkü.

Seviyorum ben sizi, telaşlandırdım belki tek bir cümlemle bile; özürler ve kocaman öpücükler arayan, soran, mail atan, yorum yapan herkese.

Sanal alemden dost mu bulunurmuş diyenlere de, selam & kapak olsun.

Damlo dedi ki...

sen bana verilen en güzel -sanal- hediyelerden birisin.
ama nolduu sanal yetmedi bizee nolduuuu kaynaşıverdik işteee

feanor dedi ki...

//eğreltim: tanışır tanışmak kaynaştık kiii :)

5 cm çıktıysam bugün yanında olmamın payı büyüktür :) Gelmişim iyi ki di mi :)

Damlo dedi ki...

ebeet iyi ki gelmişsin hayatımaaa ve hayatımızaa. her şey süper olacak trust me beybi.

Cimbakuka dedi ki...

Seviyoruz kardeşim seni.

Kim ne derse desin salla gitsin, sıkma canını ;)

feanor dedi ki...

//eğrelti: :)))))

//cimbakuka: öpüyorum deyince hala nereden diyorsunuz ama :P

Evren dedi ki...

tanışmak gerekmez ki kaynaşmak için, kim demiş birbirini anlamak için karşı karşıya gelmek gerektiğini. güzel yürek çık bakayım şimdi bir 5 cm daha yukarı. görebileyim seni. öpebileyim yanaklarından. sarılabileyim sana. aferinnnn...

feanor dedi ki...

//evren: çıktım. 10 cm oldu. Hepten çıkayım, toparlanayım istiyorum biraz.

çok ama çok sağol... :)

efsa dedi ki...

kimbilir belki bir gün bizim de yollarımız kesişir de aynı masada kadeh kaldırmanın ve gülmenin zevkini yaşarız.

Hem sor bak erdemlere buraklara benim olduğum masada kahkahalar eksik olmaz diyeyim :)

Sade dedi ki...

iyi olur iyi olur inşallah!
http://takipteyiz.blogspot.com/2009/03/euphoria-of-soul.html

iyi hafta sonları!

y. dedi ki...

bir yazı aynı anda nasıl hem huzur ve acı verir.

gece cıvadan bir yorganla serildi üzerime.
içimden daha ağır değildi hiçbir şey.
ve anladım.
her şeye kadir olan zamandı.
tanrı değil.

feanor dedi ki...

//efsa: :) kesişir umarım :)

//sade: izliyordum ki zaten :)
ben ne diyeyim ki sana??? :)
teşekkür ederim, harika bir perşembenin ve çok çok eğlendiğm bir cuma gecesinin ardından, mükemmel oldu bu...
:)

feanor dedi ki...

//y.: "her şeye kadir olan zamandı, tanrı değil..."

mükemmeldi.