Tezim, ödevlerim, projelerim ve bitmek bilmeyen vizelerim ile beynimin ‘fatal error’ vermesine ramak kala tatilin geldiği şu güzide günlerde, zamanın ötesinden editli haliyle gelen bir cümlecik yankılanıyor beynimde: “Her ibne gaydir, ama her gay ibne değildir.” Doğru aslında. Kısmen… Yersen.
O kadar yalnızım ki zırt pırt arayıp “Aaaaabiii, beni seeeev” dedikten sonra kapatan bir telefon sapığım olsa, hayatımın ikinci baharını yaşayabilirim. Ama telefonum sessiz, ama telefonum öksüz.
Bugün Mine Vaganti'yi izleyip salya sümük ağladım. Riccardo Scamarcio, aşkımsın.
Benim en iyi dostum LastFM şu sıralar. Kendisi bildiğin can. Ufkumu 123 derece genişletti sağolsun.
Eğer bu çarşamba Taksim’de alkolün verdiği bilinçsizlikle “Hayat sevince güzel, sevince tatlı günler” diye şakıyan, bir yandan da Moloko’nun Forever More klibindeki dansı yapan bir erkek görürseniz, işte o benim. Haydi elele verip “Ne olacak bu Türkiye’nin hali?” dediğimiz içki masalarından, “Let there be love!” diye haykırdığımız Taksim sokaklarına süpersonik bir yolculuğa çıkalım, sahalara dönelim ulan!
Hepinizi bal gıdıktan öpüyorum. Eğer yeterince sarhoşsam bir dudak bile verebilirim. Gelirsen ara beni pala beni. Evet. Pala.
Öperler.
16 Kasım 2010 Salı
Kavga Etmez, Sker Beni Romeo.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Ufkunun geliştiği "gelirsen pala beni" cümlesinden gayet anlasılıyor :)
değil mi dramalı ve kremalı kız, değil mi?
cCc tedirginiz cCc
Yorum Gönder