18 Kasım 2010 Perşembe

Hayatımı Yazsam Anca Leman Sam Şarkısı Olur.





Dün gece, hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf sana benziyor ve sen kokuyor diye, usulca sokulup merhaba dedim.

Tanıdık bir huzur aradım, çaldığı en kaliteli müzik Demet Akalın'dan ve Hande Yener'den olan o barda – üstelik şaşkın da bakmıyordu, yanına neden geldiğimi biliyordu zira.

Tuttu beni, çekti kendine.

“Anladım ki hiç kimse, hiçkimse sen değil; hiçkimse senin kadar iyi öpüşemiyor.” diyemem, çünkü öpüşüyor.

“Anladım ki hiç kimse, hiçkimse sen değil; hiçkimse senin kadar iyi saramıyor.” diyemem, çünkü sarıyor.

Öpüştük işte; iki sene boyunca uyurken içime çektiğim o koku eşliğinde, gözüm kapalı; onla değil seninle öpüştüğümü hayal ederken buldum kendimi. Nitekim bitti gece, çıktım bardan. Oturdum sokağın bir köşesine… Ağladım sabahın beşinde; bardan çıkan gayler, travestiler, transseksüeller ve lezbiyenler eşliğinde. Umursamadım, ağladım.

“Anladım ki hiçkimse, hiçkimse sen değil; hiçkimse senin kadar canımdan öte can değil.” diyorum. O sadece dudaktı, sadece kokuydu; sadece tendi.

Bunca yıl sonra hala sen akıyorsun gözümden... Yetmedi mi?

Hiç yorum yok: