18 Ekim 2010 Pazartesi

Bana Hiçbir Şey Seni Hatırlatmıyor...du.


Ne fotoğrafım var bu yazının başına koyabilecek, ne de ilgi çekecek bir cümlem. O kadar yabancılaşmışım ki Çocuk için yıllar boyu ağlayan Onur'a, kanayan yaralara, göğsümün sol köşesindeki ince sızılarasdfasfasdsafg.

OF ULAN! Kan/sızı/yıllar boyu ağlamak..? Tanrım, 23+ yaşımda, içimde ergen bir emoyla yaşıyorum. Arada bir kafasını uzatıp selam ediyor, görmeyin/duymayın; n'olur!

Çikolatalı gofret tadında değil elbette ki hayat. Çok şey değişti ve çok şey değişmedi.

- Ve mesela; yazıya şöyle de giriş yapabilirdim:

"Merhaba, ben kendini hala İsveç'de İsveçlilerle zanneden o gerizekalı. Naaaber?"

Yapmadım.

Suratıma öyle bir Newton cinsinden, "Okkalı Osmanlı Tokadı" şiddetiyle patladı ki "Mal, Türkiye'desin!" gerçeği; durmak zorunda kaldım.

Ama Hormonlu Domatesleri verdim efendim; Onur Haftası'nda dans ettim salsa korteji ile İstiklal boyunca; tiyatrolara gittim, film gösterimlerine gittim.

Yani Oradaydım.Dık.Dınız.Dılar; kamera mı çekiyordu? Koymalıydın g.tüne!

Tüm bunlar, durmadan önceydi.

Yor(ul)dum.

İçimde harıl harıl yanan aktivistlik alevi, Türkçe konuşmama rağmen bana Fransız muamelesi yapan ve kendilerince Hayat Üniversitesi diplomalı ve doktoralı Psikolog / Psikiyatrist şeysileri tarafından üzerine işenerek söndürüldü. Geriye isler içinde; "Gideyim de, ne olursa olsun..." diyen yurdum genç gayi kaldı.

Gidene kadar hep destek, tam destek! Ama gitmek mi, kalmak mı? Öeh. Skerler.

Arkamdan "Kendisi iyi de, çevresi kötüydü." derler, bırak desinler. Çevrem kötüydü benim ama; gönüllerin gayi idim; kodum mu?

Laf lafı açtı, nereden nereye...

Bana hiçbir şey seni hatırlatmıyor...du blog. Çocukmuş, falanmış filanmış; bunca tez/proje/sınav/yükseklisans/iş/spor/erasmusSonrasıAlınanKilolar varken; Çocukmuş-mocukmuş; o-hoooooo!

Arada geliyor aklıma. Seni kandırmaya çalışarak kendimi kandırmaca yapmamalıyım. Ama acıtmıyor artık.

Bu blog Çocuk kusmak için açıldı. Elimden geldiğince uzak duruyordum o yüzden.

Ama bugün biri mail attı bana. Blogumu okuyan biri. "Bir şeyleri değiştirdin!" diyen biri. Benim yüzümden/sayemde tekrar blog işlerine geri dönecek biri. Bu kıytırık temalı, bazen hat safhada emo olabilen blog, (sen yani lan, ben yani!), birinin hayatında birden çok şeyi değiştirdi. O biri beni buldu arayıp. Bana mail attı sonra. Buradan değil ama, göreceğimi bildiği yerden. Ve ben gayet 32 dişimi göstererek okudum.

Bu sayfayı açmalıydım, bu hesaba girmeliydim, bu satırları yazmalıydım.

Ve belki devamını da getirmeliyim.

Biliyorum bunu göreceğini... Şimdiden sevdim ben; hem seni, hem aynadaki aksini...


7 yorum:

Pilli Petro dedi ki...

günaydın Onur, arada ses versen bu hislerde olmazsın belki hıı ?

e teşekkür etmek lazım maili atana, hoşgeldin diyeyim mi :))

Brajeshwari dedi ki...

canim benim..
kocaman gülümsedim sana :)

şimdi ve hep sev ve sevil dilerim...Bu hesabı aç, yaz ve bilelim seni...

sarıldım sana...

Aynadaki Aksim dedi ki...

Aynanın karşısına birlikte geçelim bir gün. Nasıl yansıdığımızı merak ediyorum efenim. ;-)

beenmaya dedi ki...

işte en çok da bunu seviyorum. insanların arasındaki bu görünmez ama yürekten bağı...

tamam tamam seni de seviyorum :))

feanor dedi ki...

//pilli petro: arada derslerden kafamı kaldırdıkça buradayım. kişisel tatmin tamamen. kimseyi okuyamıyorum, yoruma boğamıyorum. dolayısıyla okuyanım / izleyenim de az olur yakında. ama hoşbulduk ^^

//brajeshwari: anlamadım ki istanbulda mısın ankarada mı... bir ara buluşsak da sarılsak sımsıkı, sıkı sıkı. teletubbies misali. ben po'yum. gay olan o zira. LOL

feanor dedi ki...

//aynadaki aksim: gelirsen istanbul'a, o da olur. :)

//maya: sev beni. ne zamandır omzuna sürtünmedim mığğr diye?? TEHLİKENİN FARKINDA MISIN?

Aynadaki Aksim dedi ki...

gelmek için bir sebep lazım. sende o sebep var mı ki ruhun sonsuz mutluluk hali? Var diyorsan gelir, gideriz. Gittiğimiz zaman da bir parça alırız. ;)