Uyku ile başladı hikaye, artık rüya görme zamanı…
Geçmişte ve şimdi yaşadıklarımız, hatta bazen gelecekte yaşayacaklarımız oluşturur rüyalarımızı; bazen daha abartılı, bazen daha sade bir şekilde…
Bu geçmişin rüyası; ne şimdiyi ne de geleceği barındırıyor içinde. Yarattığım, bozulmasına müdahele edemediğim, bozulunca her şeyi tersine çevirmediğim, sil baştan başlamadığım bu rüyalar ödemem gereken kefaretler benim; yaptıklarım, yaşadıklarım, yaşattırdıklarım için. Çarpıklaşan, çürüyen, kokan tüm o güzel anılar, tüm o güzel umutlar; benim kendi kendimi tüketişimin sembolik betimlemeleri belki de. Neyi tüketiyorum, niye tüketiyorum bilmiyorum; gerçek, ham, son vedayı yapmak için illaki tüketmek mi lazım kendimi, benliğimi, anıları; bilmiyorum! Soracağı soru “Bunu kendine neden yapıyorsun?” olmamalı o yüzden siz Rüya Şahitleri’nin… Düşünmeden, sadece yapıyorum işte.
Kendi yarattığım rüyaların içindeyim şimdi okuyucu, uyanmak için henüz çok erken ve de…
Gözlerimi açıyorum hiçten yarattığım rüyaya…
Daha Çocuk hayatıma girmemiş o zamanlar, İstanbul’da ilk yılım, O’nunla bir barda oturuyoruz.
Birasını bardağıma hafifçe vurup gülümsüyor bana, karşılık veriyorum. Ellerimi tutuyor masanın altından. Ellerimi sıkıyor. Gözlerinin içi nasıl da parlıyor, gözleriyle gülümsüyor bana; içimde sıcacık bir sevgi dalgası kabarıyor. O an, ellerini masanın üstüne çıkarıyorum, etrafına göz gezdiriyor, “Emin misin?” der gibi bakıyor bana. Rahatlasın diye göz kırpıyorum, ve uzanıp öpüyorum dudaklarından.
Abartısız, çocukça ve saf bir sevgiyle değdiriyoruz dudaklarımızı birbirine. Kalbim sol göğsümü parçalayacakmış gibi atıyor. Mutluluktan ölmek üzere olma halini yaşıyorum sevginin. Ve biliyorum ki bu benim rüyam, kimse karışamaz bize, herkes kendi halinde; ve iki erkeğin öpüşmesi herkesçe normal bu ‘alemde’.
Ve o an fısıltıları duyuyorum, tüm odayı dolduruyor o fısıltılar, ama benden başka kimse duymuyor. Işıklar titreşiyor bir an; ifadeleri değişiyor insanların, yer sarsılıyor ve ardından sessizlik geliyor, herkes susuyor, herkes bekliyor.
Korkuyorum.
Sonra, karşı masamızda oturan sarhoş bir adamı fark ediyorum; öyle bir adam olmamalıydı bu rüyada. Tiksintiyle bize bakıyor ve ayağa kalkıyor. “Şu ibnelere bakın!” diye bağırıyor. Herkes bize dönüp bakıyor, herkes bize gülmeye başlıyor. Gözüm çapraz masada oturan genç çocuğa -benim 'Çocuk' değil o- ve kız arkadaşına takılıyor o an, kız kahkahalarla gülüyor, herkes gibi; tiz sesi kulaklarımı tırmalıyor ama çocuk suskun, gülümsüyormuş gibi yapmaya çalışıyor, yapamıyor; anlıyor beni, anlıyorum onu; sevgilisiyleyken neden gözlerinin o kadar donuk olduğunu.
Kır saçlı ayyaş bağırıyor bize tekrar, “Utanmıyor musunuz lan ahlaksız köpekler!” diye. Kahkahalar artıyor. Kahkahalar arttıkça adam güç buluyor kendinde, daha çok sinirleniyor, daha yüksek sesle şov yapıyor.
O, susmuyor. “Neden utanmamız gerekiyor ki?” diyor. Kalabalıktan “Oooo!” sesleri. Adam daha da sinirleniyor. Herkes adama tezahürat ediyor. Adam eline arjantin bardağını alıyor. Herkes daha da çok bağırıyor. Adam elindeki bardağı sevgilimin kafasına geçiriyor. Bardak paramparça oluyor.
Kan akıyor.
Karşımda, o bebek yüzlü çocuk, kanlar içinde yüzü ve iri gözleriyle bana bakıyor. Elimi sıkıyor yine. Daha çok sıkıyor, daha çok sıkıyor; ve an geliyor, sıkamıyor daha çok, gevşiyor elleri. Avuçlarıma kan damlıyor. Ve herkes hala gülüyor, adam kendini alkışlıyor, “Nasıl öldürdüm ama ibneyi?”.
O an içimde yükselen öfkeyi hissediyorum. Adamın gözlerinin içine tek bir saniyeliğine bakıyorum; ve adam yere düşüyor. Ölüyor. Kahkaha atan herkese tek tek bakıyorum, göz göze geldiğimiz herkesi öldürüyorum. Ve ben işlerken tüm o cinayetleri, keserken iki yüzlü kuklaların iplerini, elime erkek arkadaşımın sıcak kanı akıyor.
En son çocuk ve kız arkadaşı kalıyor. Kız çığlık çığlığa bağırıyor; çocuksa gözlerimin içine bakıyor onu öldürmem için. “Vazgeç,” diyorum çocuğa kızı gösterip “sen neysen osun…”.
Onu ve kız arkadaşını canlı bırakıp, kapatıyorum gözlerimi. Ne her şeyi eski haline çevirebilecek cesareti görüyorum kendimde, ne de takati. O rüyayı terk ediyorum; ardımda 23 güler yüzlü ölü, bir kanlı sevgili, onu kurtarmam için yalvararak bakan, istekleriyle küs bir çocuk ve korkudan şoka girmiş, artık gülemeyen bir kız bırakarak.
Ve bir başka rüyaya açıyorum gözlerimi, bir başka kabusa uyanmamayı umarak…
1 Şubat 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
feonor;seni neden seviyorum biliyor musun.. İsteklerinle küs olmadığın için.. Farkında olmadıkları ne biliyor musun,senin onlardan çok daha cesur olduğun.. Tüm cesur ADAMlara selam olsun..
şimdi buraya sadece senin mimlediğimi haber vermek için geldim. yazını okumak için tekrar geleceğim bilgine :))
http://beenmaya.blogspot.com/2009/02/dortleme.html
yüreğine sağlık feanor. kalemin yüreğine güç versin ve silinecekleri üzerine tek bir çizgi atarak es geç..
Rüyalar bize nelerden haber veriyor dersin.?
Hayattaki güzel olan hiçbirşeyin kefareti yoktur. Güzel birşey yaşadığında onun birde cezası olamaz. Bu insanliğin içine Bir şekilde girmiş bedel ödeme kodudur. Sen korkusuzca sev, tercihini yaşa ve mutlu ol, sadece içinde konuşan ve bedel ödetenleri yok et.. Öldürmeden onları, anlayarak yok et.. Şerefe...:)
//LaL: isteklerimle artık küs değilim, ama o kadar cesur muyum bilmiyorum. ben de seni seviyorum, benden de selam cesur adamlara..
//beenmaya'm: bekliyorum :)
//thesaurus: 3 çizgi kaldı. zaman da az zaten.
//Brajeshwari: İçimde konuşan binlerce ses var şimdilerde; susturmaya çalışıyorum bir şekilde, 2 hikaye 1 son kaldı, sabrediyorum.
Bu rüya geçmişten selam etti bize; elbette ki kimse kimseyi öldürmedi; ama 'rocker' olmanın marjinal olmak sayıldığı yurdum ülkesinde, herkes tabir-i caizse 'yiyişirken', biz oturduğumuz yerden bir kaç defa öpücük kondurduk diye birbirimizin dudağına, çıkmamız 'rica edildi' 3 sene kadar önce, taksimde bir rock bardan. Neden? diye sorduk. "Burası gay bar değil arkadaşım" dedi bodyguardları," 'sizin gibilere' saygım sonsuz, ama
müşterilerden bir kaçı rahatsız oldu".
Çocukla Modadaydık bir keresinde, Şebnem Ferah şarkıları söyleyip güle oynaya yürüyorduk, sonuna gelmiştik Moda'nın. Çok mutluydum ve sarılmak geldi içimden, sarıldım bir süre, öptüm yanaklarından; ama bu kadardı, yine,yeni ve saftı. Balkona çıkan 40lı yaşlardaki bir teyze avazı çıktığı kadar bağırdı bize "Allahsız (!) köpekler! Utanmıyor musunuz hiç?" diye. Daha bir sürü söz söyledi, 40lı yaşlarında, üstelik zengin, bakımlı bir 'teyzeye' yakışmayacak küfürler etti; yan komşusu da balkona çıkıp cık cıkladı bizi. Ne yaptık? Orta parmağımızı kaldırıp yürüdük.
Kimse kimseyi öldürmedi; ama ilişkimizden bir parçayı alıp ayaklarının altında ezdiler; elimizde değildi, dokunamadık bir süre dışarıda birbirimize.
Bu o zamanlar hiçbir şey yap(a)mayan 18 yaşlarındaki feanor'un öcüydü bir şekilde, sesler susmalıydı, susturuldu.
Neden bu kadar uzun yazdım yorumu bilmiyorum ama, anlatılmalı gibi geldi hikayenin altındakiler.
Güzel şeyler yaşadım, yaşayacağım da; kimseye ceza vermiyorum, kendime cezalarım. Niye kendime ceza veriyorum? Demişim ya yazının en başında, bilmiyorum.
Ama yine de okudum yorumunu, ve yine, gülümsettin beni kocaman. Çok seviyorum bu yüzden seni Brajeshwari, benim için huzurun ardına kadar açık bir kapı şeklinde somutlaşmış hali..
varsın iyi ki!
Şerefe! :)
güzel olan sizsiniz, güzel olan herşeye rağmen sizin taşıdığınız, sahip olduğunuz sevgi öyle değil mi...yazıkki herkes bunu anlamıyor ve ne yaparsak yapalım anlamayacaklar. sevginin tercihi yoktur hiçbir zaman olamaz da bu nedenle bedeli hiç olamaz. burcu'ma şiddetle katılıyorum ve bende biraz kıskançlıkla şerefe diyorum :))
gayler daha çok çekiyor bizden. ben sevgilimle her yerde istediğimi yapıyorum kız olduğumuzdan dolayı sanırım çıkın burdan gidin diye bir şey duymadık hiç yani şimdi burdada bir cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı kesin zaten cinsel tercihi olana tepkililer karşıdaki erkek olunca hani şu "türk erkeği" bıdıdıdı imajını yıktığını görünce devreleri şaşıyor..cidden üzülüyorum bu duruma.ne kadar komik ya..gaysin diye "allahsız" diye tanımlanıyorsun.türk milletinin at gözlükleri beni öldürüyor..aslında türk milleti direk beni öldürüyor sevmiyorum ya vala.ha yok mu avrupada amerikada böyle ayrımcılık var tabi.ama bizde olduğu gibi aşağılayıcı şekilde değil bu olay,en azndan benim bildiklerimden,orda okuyan arkadaşlarımdan biliyorum.sen genede yılma,içinden geldiği gibi devam et.kendini engelleme ki engellemiyosun sanırım :) en güzeli.mutlaka karşı çıkanlar olcakdır..burası türkiye yapcak bişi yok.
//beenmaya'm: burcu'ya ben de katılıyorum :)
biz güzeliz, evet; artık anlamamaları çok da koymuyor bana, eskiden çok sorun ederdim bunu ama artık etmiyorum.
yakında tokuşturcaz biraları, kıskanma.. :)
//noir: Yani çok çok rahat değilim ilk günlerimdeki gibi, ama engellemiyor sayılırım hala. En azından nerede nasıl davranmam gerektiğini öğrendim, ki zaten abartılı isteklerim yoktu toplum arasında yapmak için :)
Lezbiyenlere bakış açıları daha farklı 'homofobik' erkeklerin; mekandan atılır mısınız bilmiyorum da tahrik edici bulunacağınız kesin :)
biz fazla rahatız bigün kesin atılcaz bi yerden:D .bu arada evet daha çok fantezilerine yönelik bir görüntü sergilediğimiz için..'homofobik' erkeklerin..gerizekalılar onlarda ayrı bir olay ya..o yüzden böle hetero sevgililerin takıldığı ortamlara gidiyoruz zaten ankaradayken -burda pek gay cafe fln yok yani ben bimiyorum yada- milletin fantezisini gerçekleştirmeye gerek yok.yanında sevgilisi olan hetero adamda bakamıyor haliyle:D ..neyse öyle :)
//noir: ben de pek tercih etmiyorum gay kafeleri zaten. neden bilmiyorum da geriliyorum biraz; herkes bakıyor potansiyel sevgili arayışıyla, ondan olabilir :)
selams hosgeldim anlamli bloguna .)
biseyi acikliga kavusturalim (en sevdiim dizden bi replik:)))
blogunu cok sevdim hemen ama su sarı fonlu resim var ya, profildeki,
ondan tirsiorum ben yaa icim usuo :S
yaw tememm ahhaahh eblek diye gulebilirsin ama soylemem lazimdi (utangac smiley:)
kisses
//Lolla: hoşgeldin, evet :)
tırsma ya aslında şirin o! (=
gelişip güzelleşmesini umdugum yerden uzaklarda kalmışım onun vefasızlıkları ile:D ne dedim ya! takip takip eder varsa içraatın zirve hali onunda takip eder eder eder durur.
Yorum Gönder