30 Aralık 2008 Salı

Yeni Yıl Yazısı

Bugün; 3 senenin ardından ilk defa bir yeni yıla yalnız gireceğimi fark ettim. Garip hissettim kendimi…

Ama ‘yalnız’ mıyım ki gerçekten?

Soldaki fotoğrafta bu seneki partiye sahiplik yapacak olan odam; sağ-alttaki fotoğrafta ise birazdan odamın muhtelif yerlerine asacağım süsler var; “yeni yıl yazısına yeni fotoğraflar, daha makbule geçer.” dedim kendi kendime… Çok sevdiğim arkadaşlarım geliyor evime bu sene; içkiler su gibi akıp giderken deli gibi dans etmeyi, sarhoşken tabu oynamayı, hatta daha da sarhoşken yere attığım balonları patlatmaca oynamayı planlıyoruz :)

Bu blogu açtığım için çok mutluyum; vesile olduğun için çok teşekkür ederim Thesaurus ! Beni yazmak konusunda daha ilk yorumlarından itibaren; hem yüzyüze, hem internet üzerinden; her daim cesaretlendiren Beenmaya ve Karoshi’ye de teşekkürler!

İzleyen, ya da izlemeden gelip, beğenip, güzel yorumlarını bırakan herkese bir teşekkür daha :)

Bugün depresif yazı yazmayacağım; kendimi mutlu hissediyorum ve yalnız olmadığımı biliyorum.

Hepimize mutlu yıllar; hepinize kucak dolusu sevgiler… :)

‘Euphoria’ (yani Aşırı Derecede, Çok Büyük Mutluluk) Modu ‘ON’ konumundaki Feanor.


28 Aralık 2008 Pazar

Okunmamış Buruşuk Öyküler...

Ellerine bırakıyorum kendimi, ama çok büyüğüm avuçların için. Avuçlarına sığacak kadar bir parça yırtıyorsun benden, kapatıyorsun sonra avuçlarını; buruş buruş oluyorum, kırışıyorum, küçülüyorum, canım yanıyor.

Sonra yeni bir parçamı koparıyorsun. Ve bir parçamı daha, bir parçamı daha…

Parça parça yiyerek bitiriyorsun beni bu gece ve kusuyorsun sonra öbek öbek kağıtlar halinde.

Görmüyorsun ki çocuk; umursamadan yere fırlattığın her kağıdın, her parçamın üstünde ‘hissedemediklerim’ yazılı. Ve o parçalarda kazılı her kelimenin içinde gözlerinin kahvesi saklı…

Hiçbirini okumuyorsun.

Bugün, “…çünkü her insanın bir öyküsü vardır.” dedi bana kırmızı bir güvercin…

Benim anlatacak çok öyküm var belki ama; sen hiçbir öykümde yer almak istemedin.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Bu Gece Veda Vaktiydi...


Bu gece, sensiz geçen onca günün ardından; hiç ummayacağın biriyle ve hiç ummayacağın -tahmin etsen de gerçek sebeplerini anlayamayacağın- bir şekilde veda ettim sana...

Ağladım dakikalarca gözyaşlarımı başka birinin saçlarına akıtarak. O 'başka biri' anladı saçlarını seninle yıkadığımı, yine de izin verdi ona sarılmama; izin verdi tenine bir başkasının karışmasına...

Şarabımı yudumluyorum ve sigaramı içiyorum şimdi; herkes uyurken, sessizce...

Ardımda iki koca sene bıraktım, önümdeyse sensiz bir sonsuzluk bu gece.

25 Aralık 2008 Perşembe

Tulumba


... ve ben üç kuruşluk aklımla, üç kısa günde, üç sevişmeyle; boşluğuma, o boşluğu doldurmak için çektiğim, benliğime ittirdiğim; tüm o duyguları, tüm o 'yeni' heyecanları ve tüm o özlemleri; ruhumun tulumbasıyla; koluna abana abana, abanırken ağlaya ağlaya; kuyumda tek bir damla kalmayıncaya kadar akıttım bugün içimden.

Şimdi kalkıp da ben boşluktayım demiyorum, diyemiyorum...

Ben, kendim bir boşluk olmuşum zaten.

İlk MİM; uu ye!


İlk mimi sevgili noname.morosophe 'dan aldım. :) bu da benim masaüstüm. henüz sadece iki izleyicim var biri Karōshi diğeri de kişisel depresyon anları; ama ikisi de mimlenmiş bu konuda çoktan. İkinci mimi verebiliyor muyuz; verince kabak tadı veriyor mu bilemem ama, ben hakkımı anonim izleştiğimiz aliendan yana kullanıyorum :)

bu mimlenme işini de çok sevdim ayrıca XD

24 Aralık 2008 Çarşamba

Ben Bugün Kar Gördüm! :)

Aslında planım, içinde tek bir şiir barındıran zavallı sayfama bazamın içine sakladığım defterimden bir kaç depresif şiir daha koymaktı bugün. Ama halet-i ruhiyem (evet, bu kelimeyi çok seviyorum; bir de mütemadiyen var) bugün hüzne tüm kapılarını kapadı.

Benliğimin bilmem hangi kuytusundaki Manic-Depressive-Mode butonunu OFF konumuna getirdim ben bugün. "E, neyi açtın?" derseniz İngilizce karşılığını tam olarak veremeyeceğim "Hoplak-Zıplak" ve "Böğre-Basılasıca" düğmelerim ON konumunda..!

Sırf İstanbul'da Bilgisayar Mühendisliği okuyayım diye, sistemin değişme yılı olmasına rağmen azmedip tekrar girme kararı aldığım ÖSS'ye Adana'da çalışırken burada kar tatili olmuştu, millet evden dışarı adımını bile atmıyordu haberlerde denildiğine göre. Sonraki sene ben geldim; ve evet, itiraf ediyorum; küresel ısınmayı İstanbul'a ben getirdim, ya da Adana'nın tüm o sıcağını, her neyse! Geldiğim sene azıcık atıştırdı kar; sinir oldum, çıldırdım! Üstüne geçen sene ben Adana'ya gidinceye kadar tutmadı gıcık kar, ben gittim ve arkadaşlarım arayıp çıldırttı beni "Şimdi kardan adam yapıyoruz, sen Adana'da ceketle dolaş daha, eki eki!" şeklinde...

Bu sene gitmiyorum işte İstanbul, kar yağsın da tutsun diye bekliyorum..! Ve karı ilk gören herkes gibi azıcık kar atıştırdığında bile hoplayıp zıplıyorum, "Kar yağıyoooooo!!!" diye bağırıyorum, dilimi çıkarıp kar tanelerini yutuyorum!

Çok mutluyum ve çok da umutluyum; bu sene gidip Gülhane'de kardan adam, kadın, kedi, köpek; her şeyi yapacağım ve diyeceğim ki: "Ben bugün tutmuş kar gördüm!!"

23 Aralık 2008 Salı

Eski, Tozlu Sayfalardan...

İçimde koskoca bir gökyüzü paramparça
Ufalanıyor, tozları gözlerimden yaşlarla süzülürken.
Adı konulmayan duygulara veda ediyorum,
Eski dosta, acıya, istemeden sarılıyorum...
"Hoşgeldin."

İlk fırtınası, ilk büyük dalgası kıyının...
Durgun bir deniz dalgalanıyor kalbimde.
Yüzümde binlerce yokluğun ifadesi;
Olmayanların, olamayanların tadı genzimde;
"Hoşbulduk."

Sanki tuzla buz oluyorum,
Adımlarım gitmiyor hiçbir yere,
Tenimde eski kesiklerin acısı;
Yeni kanların kurusu derimde...
"Defol git."

...

Ve ardından kaybolmak kayboluşlarda,
Susmak her şey susana kadar;
Ağlamak çürüyene,
Hıçkırmak nefes alamayana kadar;
Saklanmak kuytulara,
Kör olmak, her şeyi görerek;
Kaçmak acıdan,
Hep geri geleceğini bilerek...

"Hoşgeldin.." dedi bir kez daha 'O';
Ve dedim ki bir kez daha ben: "Hoşbulduk..."