Huzur ile, uzun süren bir ilişkinin ardından ayrıldık sanki. İki küskün sevgili gibi uzaktan bakıyoruz birbirimize. Birimiz ötekinin ne olduğunu biliyor, anılarımızı sinemizde tutuyoruz birbirimize dair; ama uzağız işte, ayrıyız.
Huzur olmadığında kalmıyor yaşamanın anlamı. Hiç yakalayamayacak olduğun şeylerin peşinden koşup duruyorsun. Ne anın tadı kalıyor, ne geçmişin, ne geleceğin. Ölüm siyah kanatlarıyla usulca sarmalasın istiyorsun bedenini ama ne fayda, ölüm çağrıldığında kendiliğinden gelmiyor.
Yitip gidebilen insanları kıskanıyorum bazen. Köprüden atlamaya cesareti olan, ilaç içmeyi becerebilen, altın dozdan titreyen hüzünlü yaratıkları. Toplayıp tasımı tarağımı gitmek ister gibi bu ülkeden, göçüp gitmek istiyorum dünyadan çoğu zaman.
Huzur elzem bir şey yaşamak için. Olmayınca olmuyor. Göğsüm sıkışıyor son günlerde. Öyle derin ve öyle çok ofluyorum karşıki dağlar bir bir dümdüz oluyor önümde. İlaçlar iyi geliyordu, gelmiyor gibi artık. Terapi iyi geliyor muydu, açıkçası bilmiyorum.
İçimde siyah kanatları arzulayan bir deli Onur, dışarıda arzularından bunalmış kayıp bir ruh.
Ben içerideyim, ruhum dışarıda… Böyle de bir ironi.
1 yorum:
görüşelim mi? ikimizin de içi baya şiş çünkü.
Yorum Gönder