İnsanları olduklarından daha değerli kılan; pireyi deve, cüceyi dev, kömürü elmas yapan bizleriz aslında. Bize acı çektirdiklerini söyleyerek suçladıklarımızın ellerine silah veren de bizler değil miyiz, cinayet mahallindeki hem görünen ikinci hem de görünmeyen üçüncü kendimiz değil miyiz?
Bir insan bizden ne kadar uzaksa, o kadar değer kazanıyor. Ulaşılması imkansız olduğunda, gözümüzde tanrı oluyor. Bizse, “sürekli ulaşmaya çalışan insan” olarak; başkalarının gözünde gitgide değersizleşiyoruz; öyle bir an geliyor ki “Neden kimse beni sevmiyor?” diyoruz, dedik, diyeceğiz; “böyle” oldukça, kendi gözümüzde bile değersizleşeceğiz...
Zira hayatta her değer, başkasının gözündeki değer cinsiyle ölçülüyor.
O zaman ne yapmalı? Durmalı. Ulaşmaya çalışmayı bırakmalı. İşte o zaman geri dönüyorlar, kapınızı tıklatıp “Merhaba!” diyorlar... Çünkü egoları artık şişmiyordu, yokluğunuzda küçük deliklerden yavaşça hava kaçırıyordu; indikçe iniyordu... Tıkladığında kapıyı açmayın. Bırakın arasın; cevap vermeyin. Bırakın mektup/mail/mesaj yollasın, SUSUN! Kendiniz için TIP oynayın. Bunca zaman o ulaşılmazdı; şimdi biraz da siz ulaşılmaz olmanın tadını çıkarın.
“Oyuna katıldım.” Amacım geri kazanmak değil, amacım öç almak değil. Artık içimden gelmiyor İtalyanla olmak, düşündüğümde gülümsüyorum; demek ki kızgınlığım da geçti... Biliyorum ki şimdi bana aşık... Bu kadar istediğim, uğruna bu kadar çaba gösterdiğim; iş bulabilsin diye blogtan tanıdıklarıma bile haber saldığım, problemlerinden biraz arınsın, biraz mutlu olsun diye kıçımı yırttığım adam, ben egosunu tatmin etmemeye başladığımda sevdi beni, ben onu mutsuz ederken... Ne yazık.
Hayatta bazı şeylerin merkezinde biz olmalıyız sanırım gerçekten de; her şeyin değil, ama bazı sınırlar olmalı, bilinmeli, yönetilmeli. Verdikçe kaçanlar, aldıkça gelirler. Çünkü hayat hep s.kene güzel.
Ben “seven” tarafım; uğruna her şeyi yapan, çabuk bağlanan, sarılmak isteyen, kollanmak isteyen; hemen tüm sırlarını döken; hemen ilişki moduna geçen... Yani tanrılaştıran, yani ego şişeren, yani kaçıran... hep böyle oldu, ama bundan sonra hep böyle olmayacak.
Biraz kapalı olmak lazım, ilişkilerde basamaklara sahip olmak lazım, o basamakları yavaş yavaş tırmanmak lazım; merkezde kalmak lazım, verdiğimiz miktarı iyi bilmek, aşırı dozdan kaçınmak lazım... İlişkilerde roller başlangıçta verilir; haddi hududu bildirmek lazım. Ama sevmek de lazım. Yoksa neden ilişki kurulsun ki? Sirkülasyon ilişkiyi homojen yapar; sirkülasyonların olmadığı, alanla verenin hep bir olduğu ilişkiler bir s.kime benzemiyor, tecrübeyle sabittir.
Anlayacağınız şimdilerde biraz s.kip, biraz sevmenin yollarını arıyorum; bulursam haber ederim.
- - -
Not: Bir süredir yazmıyorum çünkü artık “Anneeeee, ben kurumsal oldum.” 06.20de kalkıyorum, akşam 18.30’da evde oluyorum; birkaç saat oyalanıp uyuyorum falan. Çok çileli geçmiyor zira geçtiğimiz iki hafta içinde sürekli eğitimdeydim; eğitim sonrası şirkette midye dolma / pasta partileri, haftasonu çıkılan “Kaynaşma Partileri” falan; hayat bana güzel olm. Stajım bitip de full time’a geçtiğimde ebemi itinayla şeyapçaklar gerçi ama olsun; parası SÜPERSONİK olcak.
Mutluyum beybiler, sevgiler!
- - -
Görsel: deviantart; When Nothing Goes Right by aoao2
Şarkı: grooveshark; Anywhere On This Road by Lhasa De Sela (Reader'dan okuyorsanız, şarkıyı göremiyorsunuz.)
19 yorum:
sen inanılmaz tatlı bi şeysin yahni öyle böyle değil(by adnan hoca) demek istediğim sevgili fiyanort (evet geri döndüm :D) gene dökmüşsün terazi güruhunun nerde hata yaptığını nerde ne yapmaması gerektiğini :D sonuna kadar katılıyorum seven siken prensibine (:
aa ne kadar uzun zaman olmus senden 'ben mutluyum' cumlesini 'duymak' :)) sevindim ..
Arti, ne kadar igrenc olsada cok dogru, kacan maalesef kovalaniyor ve o esnada insanliktan cikiyoruz. Tesbitlerin cok dogru, ama sen artikim kovalamiyorsun ya onada sukur :))
bu saatte senin yuzunden canim pasta cekti : (
önce kendimizin değerinin farkında olmamız lazım ki bir başkasından da bunu bekleyebilelim. işte bunu öğrendiğimiz zaman kendi değerimizi, içimizdeki hayatı, aşkı gerçek anlamda yaşayıp yaşatabilelim.
bu arada sen gitgide daha da güzelleştiğinin farkında mısın :)))
valla yemede yaninda yat oldun, napcaz?:)
/* Antandre: ENEEEEE. Facebook açmadı di mi? :P Hoşgeldin beybi, HEMMMEN izlemeye alıyorum!!!11 */
/* Lô - Lâ: Amaaaan ye gitsin! :) Mutluyum, huzurluyum. *tahtayavurur* */
/* beenmaya: O senin güzelliğin ^^ */
ay vallahi tahtaya vurdum tiktik ..
pasta yemedim tulumbayi devirdim, serefine feanoorreee .. ay seni boyle gormek ne cici ayol :))
/* Brajeshwari: İhihi gel hem yemek yiyelim hem aynı yatağa uzanıp romantik komedi filmleri izleyelim, iki-üç erkek çekiştirelim. Bana uyar valla :) */
/* Lô - Lâ: Afiyet şeker olsun bebik :)) */
gaza getirme bu saatte daldirma mutfaga beybi :))
yeni kararlar hem de en verimlisinden süpper olmuş, kulağıma da küpe oldu insan için için biliyo ama okumadıkça yapamıyoruz heralde o yüzden de bunca yıl okuyoruz :)
/* minerva: Hareket vakti geldi. S.ken hareket engellenemez!!!11!!11!! */
kovalama kaçar. üstüne gittikçe kendini naza çeker yani. doğru güzel bir yazı olmuş tşkler..
/* Komik Oyunlar: Teşekkürler :) */
Onur seni çok özledim.
/* peraluna: İstanbul'da değil Moda'da buluştuk lan resmen. Bi dahaki sefere başka yerler seçelim, hep Moda hep Moda.
Ayrıca ben de özledim. Özlemişim. Özlüyorum. Özlicem. öz.*/
bi diğer terazi olarak söylediklerinin birebir arkasındayım ben de. ulan sanki dünyanın işi bitti de üç kuruş etmez ciğersiz herifleri mutlu etmeyi hayatımızın misyonu belliyoruz (evet, bunla ilgili az önce bi post attım bloguma). ne gerek var ki? biz ne zaman mutlu olcaz mna koyim? kim bizim peşimizden koşturcak? o çabalarken de hoşumuza gidecek? zira halihazırda etrafımda olmak isteyen irkeklerden korkarak kaçıyorum ben. ne zaman "hah" dediğim gelecek de gönlüme konacak? zamanı var, bekleyelim de görelim.. :/
/* Günlük Ayracı: Valla benim 7 aydır elime el değmedi sevgili G.A. beklemedeyim hala, hayırlısı :) */
Yorum Gönder